İstanbul Solistleri’ne Dâir…"Kaplumbağa terbiyecisi tablosuna baktığımızda gördüğümüz gerçeklik ve antiklik düzeyinde müziğin de antika değerinde olacak kadar eski ve doğal hâlini sizlere sunmak istiyoruz.
Eğer bunu başarırsak Türk Müziği imajının geliştirilmesi, yanlış kanaatlerin düzeltilmesinin yanısıra temsil, tanıtım ve teşvik edilmesini de sağlamış olacağız.
Müzik bir ilimdir. Bize hissettirdiği hazzın altında pek çok detay barındıran bir ilim. Nazari ve ameli kuralların sanatçı bünyesinde toplanması ve bunlara icrâcının eklediği kompozisyon hassasiyeti, v.s. gibi pek çok aşamayı, o kişinin saniyeler içerisinde harmanlaması ve muhataplarına aktarması, takdir edersiniz ki hiçte kolay ve azımsanacak bir şey değildir. Bu aktarım aşamasında pek çok psikolojik ve fizyolojik mekanizmanın devreye girdiğini -hem dinleyici hem de sanatçı açısından- biliyor ya da en azından hissediyoruz. Kısaca izâh edilen tüm bu serüven, artık İstanbul Solistleri’nin seslerinde, nefeslerinde ve parmaklarının ucunda…
Kâdim sesler, ancak ve ancak kadîm bir medeniyetin başkentinden duyurulur tüm dünyaya… Doğu’dan Batı’ya binlerce yılık mirâs, üstâd vârislerin hünerli ellerinden akar geleceğe… Bu iki cümle, İstanbul Solistleri’nin bir araya gelmelerinin en büyük sebebi belki de. Yıllarca virtüozitelerini, dünyanın her köşesinde verdikleri konserlerle sergileyen Derya Türkân, Yurdal Tokcan, Hakan Güngör, Murat Sâlim Tokaç ve Fahreddin Yarkın, tarihler 2013 yılını gösterdiğinde sanatseverlerin karşısına bu kez İstanbul Solistleri ismini verdikleri gruplarıyla çıktılar. Hiç bir tür ayırmadan, bizim müziğimizi bir bütün olarak ele alan ve repertuvarlarını bu ilmî fikir çerçevesinde oluşturan grup, zaman zaman bünyelerine kattıkları misafir sanatçılarla bu geniş yelpazenin tüm renklerini sizlere aktarmaya çalışmaktadır. Misafir diyoruz ama onlar bu mirasın önemli ev sahiplerinden, İstanbul Solistleri’ne konserlerinde başta Ahmet Şahin, Mehmet Kemiksiz ve Hâfız Ömer Faruk Belviranlı gibi medeniyetimizin en önde gelen ses sanatkârları ile Cenk Güray gibi önemli saz üstâdları eşlik etmektedir. Onların sesleriyle, Ud’un, Kanun’un, Kemençe’nin, Tanbur’un, Ney’in, Bendir’in, Def’in sadâsı, müziğin sınır tanımayan yolculuğunu anlatır bizlere…
Misyonlarını, “…vârisi olduğumuz kültür mirasının değerini fark ettirmek, kültürel yozlaşmaya meydan vermeden Türk Müziği’nin tüm değerleri ile, dünyada itibar görmesini sağlamak…” olarak açıklayan İstanbul Solistleri, geçmişe ait tarihi değer ifâde eden melodilerin, gericilik ve avamla özdeşleştirilmesinin ve bu konudaki algılama yanlışlığının değiştirilmesi hususlarına yönelik çalışmaları kendilerine düstûr edinmişlerdir."