Yavuz Bingöl İle Bin Yılın Ozanları, etkinliği 27 Mart'ta CRR Konser Salonu'nda gerçekleşecek.
Şef: Orhan Şallıel
Halk ozanları, toplumun değerlerini kuşaklar boyu tanıtmakta önemli aracı olmuş ve bunları kalıcı kılmışlardır. Halk ozanlarının doğaçlama saz çalıp türkü söyleme yetenekleri vardır. Toplumdaki olumlu ya da olumsuz gelişmeler, ozanın sazına, sözüne ve sesine konu olur. Ozanlar toplumun sorunlarını dile getirmek, olup biteni daha erken görmek ve gelecek nesillere mesaj vermek özellikleriyle de tanınmıştır. Böylece halka mal olmuşlardır. Ozanlık geleneğinde doğa sevgisi vardır, halk sevgisi vardır, vatan sevgisi vardır, hak sevgisi vardır. Halkın bağrından kopar ve temsil ettiği toplumun sorunlarını, mesajlarını sazıyla anlatır. Halk ozanlığı, değişen yaşam koşulları ve değer yargıları karşısında gerileme yaşasa da kültürün vazgeçilmez simgelerinden biri olma özelliğini korumuştur.
Âşık Dertli (1772-1846)
Bolu Çağa’nın Şahnalar köyünde doğdu. Asıl adı İbrahim ve mahlası Lütfidir. Geçimini aşık kahvelerinde saz çalıp şiir söyleyerek sağlamıştır. İstanbul, Konya ve Mısır’da bulunmuştur. Divan, halk ve tekke edebiyatlarındaki geniş kültürü sayesinde daha sağlığında yaygın bir şöhret kazanmış, divanı taş baskısıyla birçok defa basılmıştır. Fuzûlî, Âşık Ömer, Gevheri gibi şairlerin etkilerini taşıyan Dertli, çağının öbür saz şairleri gibi aruzla gazeller, divanlar, kalenderiler yazmıştır. Sultan II. Mahmud döneminde fes giyilmesi kabul edilince fesi öven redifli bir kaside yazdı. Ödül olarak Çağa’ya ayan olarak atandı. Divan türündeki şiirleri başarılı değildir. Asıl ününü hece vezinli şiirleriyle kazandı. Alevi-Bektaşi inançlarına bağlıdır. Ağır bir dil kullanır, şiirlerinde toplumsal eleştiri ve taşlamalar öne çıkar. Bektaşi geleneğine bağlı toplumsal yergi içerikli şiirleri, şathiyeleri ve softalığı, yobazlığı eleştiren şiirleriyle tanınan bir halk ozanıdır. Taşlamalarıyla ünlüdür. Önce halveti tarikatına girdiği daha sonra Bektaşiliğe yöneldiği söylenen Dertli, 1846 yılında Ankara’da ölmüştür.
Kaygusuz Abdal
Hayatı hakkındaki bilgiler ölümünden tahminen bir buçuk asır sonra kaleme alınmış olan anonim menakıbnamesiyle diğer eserlerindeki ipuçları üzerinden yapılan yorumlara dayanmaktadır. Menakıbnameye göre Alanya sancağı beyinin oğludur ve adı Gaybi’dir. Minbername adlı eserindeki, “Aşık olsam adım tembel Alayi” mısrasındaki “Alayi” kelimesinden hareketle gerçek adının Alaeddin olduğu tahmin edilmiştir. Dedesinin Alaeddin bin Yusuf babasının ise Alaiye Begi Hüsameddin Mahmud olduğu rivayetten öteye geçmemektedir. Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra Bektaşîlik tarikâtının başına geçen Abdal Musa’ya bağlanarak tasavvuf yoluna girdi. Kaygusuz Abdal, Bektaşî erkannâmesi üzerinde bazı düzenlemeler yaparak Bektaşîliğin ilk “erkannâmesini” hazırladı. Böylece Bektaşîlik Tarikatı’nın ilk “tüzük yapıcısı” “Kaygusuz Abdal” olmuş oldu. Mısır’a giderek Bektaşîliği yaymaya çalıştı ve orada vefat etti.