Ölüm hiç bu kadar eğlenceli anlatılmadı.
Bir gün aniden, hiç beklenmedik bir anda öldükten sonra tekrar geri dönüp bir 15 dakika daha yaşama şansınız olsaydı neler yapardınız? Birol Güven’in büyük ilgi ve beğeni gören The School of Mandıra Filozofu kitabından tiyatroya uyarlanan Ölüm Koçu modern insanı hayatta nelerin yorduğunu ve bu yüzden ölüme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu eğlenceli ve komik bir biçimde anlatıyor. Yazar Birol Güven’in de anlatıcı olarak rol aldığı oyunda Volkan Severcan, Dilşad Çelebi ve Berat Yenilmezler başrolleri paylaşıyor.
Oyunun Konusu
Modern dünya bizim daha çok talep eden, daha çok isteyen, yetinmeyen, şükür etmeyen, daha büyük hedefler koyan, daha hızlı hareket eden bireyler olmamızı bekliyor.
Halbuki fark ettikçe şükür eder, şükür ettikçe mutlu olur insan. Oysaki modern dünya sahip oldukça, daha fazla şeylere sahip olmamız için mücadele etmemizi istiyor. Biz hedefe ulaştıkça önümüze yeni hedefler konuluyor, çalış, uğraş, başar koşturmacası hiç bitmiyor. Yani bize ayrılan süre bitiyor ama sahip olacaklarımıza ulaşmak için yapmak zorunda olduklarımız bitmiyor. Hedeflerimize ulaşamıyoruz çünkü, ortalama yaşam ömrü bize dayatılanları yapabilmemiz için yeterli değil. Öyle bir koşturma içinde bulunuyoruz ki ölüm aklımıza bile gelmiyor. Aslında ölüm her an aklımız da olmalı ki, asla fazla endişelere düşmeyelim ve hiçbir şeyi fazla coşkuyla arzu etmeyelim.
İşte Ölüm Koçu (mandıra filozofu) modern insanın ölüme ne kadar hazırlıksız yaşadığını anlatıyor. İnsan başkasının öleceğine inanıyor da, kendi öleceğine inanmıyor. O yüzden hiç ölmeyecek gibi yaşıyor. Aklına geldiğinde de ya vitamin alıyor, ya kızartma yemeği bırakıyor ya da spora başlıyor, kendince sağlıklı yaşam uygulamasına geçiş yapıyor.
Bu hayata dair yüzlerce planı, hedefi, umutları, hayalleri var ama ölüme ve sonrasına dair bir senaryosu yok modern insanın.